play_arrow

Platon

Sokrates

Bilal A. Şubat 23, 2018 11425


Background
share close
  • İnandığı gibi yaşayan ve inançları uğruna ölen ilk büyük filozoftur Sokrates.
  • Sokrates ilk ahlak filozofudur ve hayatını ahlaki görüşler öne sürenlerin onlara uyması gerektiğini bilerek yaşamıştır. Bu ahlaki görüşlerin doğru olduğunun en önemli göstergesi onları öne sürenler tarafından da benimsenmiş olmasıdır. Dolayısı ile sokrates’in hayatı da üzerinde durulması, incelenmesi gereken bir hayattır; hele ki onun hiçbir şey yazmadığı göz önüne alınırsa.
  • İÖ 470-399 yılları arasında yaşamıştır. Annesi ebe babası da bir taş yontucudur. Annesi nasıl bebekleri doğurtuyorsa kendisi de insanların ruhların bulunan ama bilincinde olmadıkları ahlaki doğruları doğurttuğunu ileri sürecektir.
  • Peloponnes Savaşı (İÖ 432-422) sırasında çeşitli muharebelere katılmış ve cesaretiyle temayüz etmiş, savaş sonunda kurulan mahkemelerde de yargıçlık ve jüri üyeliğini görevlerini yine cesurca yapmıştır. Aynı cesareti yargılandığı mahkemede kendini savunurken gösterecektir ve yine cesurca ölümü kucaklayacaktır.
  • Karısı Ksantippos onun sürekli felsefe ile meşgul olduğunu ve ev reisi görevlerini yapmadığını ve onun da karısının haklı olduğunu söylediğini biliyoruz. Evlilikle ilgili şu vecizesi herkesçe bilinir herhalde:

“Evlenin, eğer iyi bir kadına rastlarsanız mutlu, kötü bir kadına rastlarsanız filozof olursunuz”

Sokrates

Sus, haklı olarak etselerdi daha mı iyi olurdu. ( Seni haksız yere idama mahkum ettiler diyen karısına)

Sokrates
  • O bir aziz veya keşiş değildir. Tam tersine kendi zamanının diğer Yunanlıları gibi dünya nimetlerinden zevk almasını, yemesini, içmesini, gerektiğinde küp gibi şarap içmesini bilen bir insandır. Ama yine de bedensel zevklerle ilgili en büyük özelliklerinden biri ölçülülük, ılımlılık ve nefsine hakimiyetidir.
  • Sokrates insanlarla konuşmaktan ve tartışmaktan zevk aldığı için geriye yazılı hiçbir eser bırakmamıştır.
  • İnsanlara sunacağı çizgileri belli bir öğretisi yoktur. Zaten kendisi de sürekli hiçbir şey bilmediğini söyler. Umduğu şey ise konuşup tartışarak hayatla ilgili birtakım doğrulara ulaşmaktır.
  • Onun öğretileri diyebileceğimiz görüşlerini ancak Platon’un kendisine başrol biçtiği diyaloglardan, Ksenophon’un sokrates’in savunması, Şölen ve Hatıralar gibi kitaplarına, Aristophanes’in Bulutlar adlı oyununa ve Aristoteles’in kendisi hakkında verdiği bilgilerden çıkarabiliyoruz.
  • Platon “yasalar” haricindeki tüm diyaloglarında Sokrates’i konuşturur ve felsefesinin sözcüsü odur. Platon’un erken dönem eserlerindeki görüşlerinin Sokrates etkisi ile ortaya çıktığı, olgunluk ve yaşlılık dönemi eserlerinin de kendisi tarafından bulunduğu genel kabulü hakimdir.
  • Sokrates’ten bize kalan orijinal tek söz: Eğer tek bir şey biliyorsam, o da hiçbir şey bilmediğimdir” lafzıdır. Bu söz Delphoi kahiniyle ilgili anekdota binaen söylenmiştir. (Siyasetçiler + sanatçılar + zanaatçılar) (Nitekim diyaloglarda da Sokrates asla bir görüş belirtmez, sadece karşısındakilerin görüşlerin yanlışlığını öne sürer ve kanıtlar) (yine Sokrates’in insanlara öğreteceği bir şeyi olmadığı için sofistler gibi para almaya hakkı da yoktur)
  • Sokrates’in araştırmasının konusu en önemli ve en yüksek şeylerdir. En önemli şeylerin ne olduğunu söylemiyor Sokrates ama biz onun hayatın anlamı, ölüm, ölüm sonrası hayat, iyi yaşama ve mutlulukla ilgili şeyler olduğunu sanıyoruz. Bu anlamda onun da aslında sofistlerin izinde olduğunu söyleyebiliriz. Bilgelikle ilgili bir araştırmanın esas olarak insanla başlaması gerektiği sonucunu çıkarırız hikâyeden.
  • Sokrates’in evren anlayışı erekbilimsel bir evrendir. Yani ona göre her şeyin olduğu şekliyle olmasının bir sebebi vardır ve bu en yüzce iyidir. Dünya eğer yuvarlaksa bu onun en iyi şekil olmasından dolayı en öyledir. Bu anlayış öğrencisi Platon’un da felsefesinin de temelini oluşturacaktır ve varlığı açıkladığı idealar evreni iyi ideasının varlığını kabul ile başlar.
  • Eğer felsefe yapacaksak içinde yaşadığımız kusurlu, oluş ve yok oluş içinde olan, düzensiz, akıcı ve dolayısıyla herhangi bir hakikatin kaynağı veya dayanağı olması mümkün olmayan nesneler dünyasının dışında ve üstünde mükemmel, kusursuz, değişmez, düzenli ve hakikatin kaynağı veya dayanağı olacak akılsallığa sahip bir dünyanın, bir gerçekliğin var olduğunu kabul etmek zorundayız. Bu görüşü bir varsayımdan kurtaracak şey ise, her şeyin temelinde Varlık denen bir şeyin olduğu ve onun gerçek olduğudur. Bu Varlık’ın akılsallığa aykırı olmama kaydıyla aklın da üstünde olduğu ve sonuçta iyi veya iyiliğin kendisi olduğuna inanmaktan geçer. İlk kabulümüz iyinin var olduğunu kabul etmek ve felsefe yapmaktır; yoksa felsefe yapmak da mümkün değildir.
  • Doğa filozoflarının açıklama modeli, mekanist iken, Sokrates bunun yerine erekbilimci modeli koymak ister. Burada felsefe ve bilim tarihinin tam bir dönüm noktasında bulunmaktayızdır. Erekbilimci anlayışı doğaya tatbik edebilmek için her şeyin bilinçli bir üst akla, tanrıya dayandırırsak evet. Yani bu anlayış bir bakıma dinsel bir modeldir. Tabii erekbilimci açıklama dinsel olmak zorunda değildir. Bunun örneğini de Aristoteles’te göreceğiz.
  • Tümevarımsal akıl yürütmelerin önemini ilk defa kabul eden ve onu özün bilgisine ve tümel tanımlara erişmek için sistemli olarak kullana ilk kişi Sokrates’tir. Sokratesçi düşüncenin ana konusu, yalnızca ahlaki şeyleri konu alan genel tanımlardır ve tümevarımsal konuşmalar bu genel tanımlara ulaşmak için bir araçtır.
  • Tanımların önemi ve onlara ulaşmak için tümellerin kabulü, aslında felsefe tarihinin en önemli olaylarından biridir. (nominalistler vs Kavram realistleri)
  • Sofistler gibi Sokrates de bir hümanisttir. Onda ahlaki değerlerin kaynağı ve güvencesi Tanrılar değil, insanın insan olmak bakımından yapısı ve özüdür. Ahlaki tümellerin, değerlerin yeri insandır, insan olmak bakımından insandır, insan yapısıdır, insan doğasıdır, özel olarak da ruhsal olarak insan doğasıdır. Yani ahlaki şeyler ruhsal şeylerdir.
  • Beden ve ruh ayrımının da Sokrates’te var olduğunu ve ruhun bedenden üstün olduğunu biliyoruz. O ruhsal hazza daha fazla önem verdiyse de çilekeş bir hayatı önermediğini, sadece ruhsal hazlara yönelip bedeni hazları düşmanca görmediğini biliyoruz. Bedensel hazlarda ölçülü olmayı öğütleyip bizim nefse hâkim olma dediğimiz ahlaki ölçütü tavsiye ettiğini biliyoruz.
  • Sokrates erdemden ve erdemlerden çokça bahseder. Onun için erdem, esas olarak üstünlük, mükemmelliktir. İnsani erdem insanın doğası ve bu doğanın gerektirdiği şekilde olgunluk, kemal, üstün ve mükemmel bir durumda olması anlamına gelir. Bunların ne olduğunu anlamak için insanı diğer varlıklardan ayıran, onu o yapan şeylerin olduğuna, onun ereğine bakmaktır. Bu erek insanı mutluluğa ulaştıran şeylerdir ve bunun başında bilgi gelir.
  • Böylece erdemin bilgi olduğu sonucuna ulaşıyoruz; mutluluğun bilgisi. Yalnız bilgin olmak onun mutlu olacağı anlamına gelmiyor, bu daha çok Aristoteles’in mutluluk tezidir; Sokrates bu bilgiyi eyleme dökmek ister. Sokrates için bilgi doğru eylemlerin gerçekleştirilmesinin tek yolu olduğu için iyidir. Bu bilgi insanın doğasını, mutluluğunu konu alan bilgidir. Bu ahlaki bir varlık olarak insanın bilgisi, insan hayatının anlamının bilgisidir.
  • Onun için çeşit çeşit erdemler yoktur, tek bir erdem vardır. Cesaret de iyidir, adalet de, dindarlık da bir iyidir, ölçülülük de, haz da, yarar da iyidir.
  • Onun esas tezi ise iyiyi bilenin zorunlu olarak onu yapacağı, eğer biri kötü bir şey yapıyorsa bu onun bilgisizliğinden kaynaklanıyordur tezidir. Bu hiç kimsenin bilerek kötülük yapmadığı sonucuna ulaştırıyor bizi. Bu teze göre kötü insan yoktur, bilgisiz insan vardır ve insanları bilgili kıldığımızda onları iyi etmemiz mümkündür. İnsanları bilgili kılmak, onları eğitmek demektir.
  • Felsefe tarihinde bu ahlaki görüşe “entelektüalist ahlak” denir. Bunun karşısındaki görüşe de ahlaki iradecilik (volontarizm) denir.
  • Sokrates, Atina gençlerini ayartmak, ahlakını bozmak ve Atina devletinin, Tanrılarına inanmamak, onların yerine yenilerini koymakla suçlanmıştır. Atina halkının filozoflara dinsizlik suçlamasını yöneltmesi yeni değildir. Aynı suçlamaya Anaksagoras ve Protagoras da hedef olmuştur.
  • Bu olaydan 24 yıl önce Aristophanes sahneye koyduğu ve Sokrates’i en kaba çizgiler altında gülünçleştirmeye çalıştığı Bulutlar adlı oyununda aşağı yukarı aynı suçlamayı yapmıştı: Sokrates Tanrıları işin için karıştırmak ihtiyacını duymaksızın doğa olayları hakkında açıklamalar vermektedir. Oyunda Strepsiades Sokrates ve tilmizlerinin bulunduğu ateşe verir.
  • Sokrates insan, ruh, hayat, ölüm, erdem üzerine Atina’nın önde gelen ve bilge geçinen insanlarını, önemli devlet adamlarını, şairlerini, tragedya ve komedya yazarlarını sorguya çekip, sorgulaması esnasında onların bilgisizliklerini ortaya koydukça, onlar Sokrates’ten ölesiye nefret etmektedir.
  • Sokrates için “araştırılmayan, soruşturulmayan bir hayat yaşanmaya değmez” ve Sokrates Atina sitesinin aşına Tanrı’nın tebelleş ettiği bir at sineğidir.
  • Sokrates demokrasi aşığı biri değildi, yönetimin zor bir bilim olduğunu ve küçük ve yetkili bir grubun yönetmesi gerektiğini söylüyordu.
  • Sokrates dindar biriydi ve ayinlere katılıyordu ama geleneksel anlamda bir dindar değildi. O hayatı boyunca kendisini yönlendirdiğini söylediği ve bu duruşmasında da emirlerine uyduğunu açıkça belirttiği Diamon’undan bahseder. Sokrates’te Diamon’un işlevinin dinsel değil, ahlaki olduğu ise hemen hemen kesindir. O Sokrates’e neyi yapması, neyi yapmaması gerektiğini göstermekte, onu doğru davranışa yönlendirmekte, yanlış davranışlarda bulunmaktan engellemektedir.
  • Onun ahlak felsefesinin kurucusu olduğunu ve entelektüalist ahlak felsefesinin öncüsü olduğunu söylemiştik. Öte yandan Sokrates’in yine ünlü Yunan şairlerinin veya eski bilgelerinin yarattığı geleneksel ahlaka, dinsel kaynaklı, babadan atadan kalma ahlak buyruklarına fazla saygı göstermediğini biliyoruz. “Hiçbir şey bilmediğini” bahseden muhtemelen bu geleneksel Yunan ahlakının aslında herhangi bir bilgi değerine sahip olmayan bir şey olduğunu kastediyordu. Kumandanlar cesaretin ne olduğunu, din adamları dindarlığın ne olduğunu bilmiyorlardı. (Felsefe çekiçle yapılır)
  • Çarmıha gerilenler her zaman inançlı reformcular olmuştur.

Etiketler:.

Rate it

Yorumlar

Henüz yorum yapılmadı.

Bir Yorum Yazın

Mail adresiniz burada gösterilmeyecektir. Zorunlu alanlar * ile işaretlenmiştir.